Bir Tabak Yemek Yetmiyorsa Bunun 3 Nedeni Var..


Doygunluk aslında beynimize ulaşan ilk şeker taneciği ile başlar, beynimiz bu süreçte şekerin hangi besin kaynağından geldiği ile ilgilenmez – baklavadan gelen şeker ile bulgurdan gelen şeker arasında hiçbir fark yoktur-  o sadece şekere ihtiyacı olduğu için kapısına kadar gelen toplam şeker yoğunluğu ile ilgilenir. Beyne ilk ulaşan şeker taneciğinden sonra devamı gelmeye başladığında yavaş yavaş doygunlukta oluşmaya başlar.

Hal böyle olunca şeker kaynağı olarak seçtiğimiz besinlere dikkat etmek gerekiyor. Şeker daha çok bitkisel kaynaklarda bulunur, ekmek, bulgur, poaça, baklagiller, badem ceviz fındık gibi sert kabuklu meyveler, salatalık ve baklava gibi.. Şeker proteinler ve yağlar gibi vücudun mutlaka ihtiyacı olan besin maddesidir yani şekeri keserek sağlıklı beslenmek mümkün olmayacaktır. Burada dikkat edilmesi gereken şekerin kana karışma hızı; tükettiğimiz şeker kana ne kadar yavaş karışıyorsa – biz bu tip besinlere  glisemik indeksi düşük besinler diyoruz – yağa dönüşme ya da kiloya dönüşme oranı o kadar düşüktür yani istedüğümüz karbonhidratın çeşidi böyle olmalıdır. Bulgur, tam buğday tanesinden yapılmış yiyecekler, çavdar, esmer pirinç, kurubaklagiller, sebzeler ve meyvelerin glisemik indeksleri çok düşüktür ; karbonhidrat kaynağı olarak kullanılması son derece güvenlidir. 

Güvenli olmayan karbonhidratlarda, beyaz un, saf şeker, poaça, börek, çörek, hamurlu ve serbetli tatlıların glisemik indeksleri çok yüksek olup kana o kadar hızlı karışırlar ki; sürekli bu tipte karbonhidrat tüketen insanların diyabet hastalığına yakalanma riskleri çok yüksektir.
Sık karşılaştığımız konulardan bir tanesi; diyet programına giren yada normal hayatlarını sürdüren insanların önerilen miktarla doygunluğu sağlayamamalarıdır. Bu durumda şunlara dikkat etmeniz gerekiyor.

Glisemik indeksi yüksek besinler tüketiyorsunuz. Glisemik indeksi yüksek besinler kişide kan şekerini hızlı yükselterek aynı zamanda çok ta hızlı düşmesine yani şeker düşmesi olarak adlandırdığımız hipoglisemiye girmesine neden olurlar. Bu nedenle diyette olun olmayın asıl doygunluğu sağlayabilmek için glisemik indeksi düşük besinler tüketmeye başlamalısınız. Glisemik indeksi yüksek besinler pankreastan sürekli insülin salgılanmasına yol açarak insülin direncine yol açarlar.

Ara öğün almıyorsunuz. Kendi yöntemimde ara öğünlerin mutlaka alınmasını önermekteyim burada  asıl amaç ana öğün öncesi kan şekerinin kademeli bir şekilde yükselmesini sağlayarak ana öğünlerde yediğimiz yiyeceklerin hem kalorisini hem miktarını hem de glisemik indeksini düşürmektir.

Öğün atlıyorsunuz. Uzamış süreli özellikle 3-4 saat açlıklar sonucunda kan şekeriniz fizyolojik değerlerin altına düştüğünden abartı aslında olmayan bir açlıkla ana öğün başına yemek yemeye oturduğunuzda gerçekten yediğiniz yemeğin size yetmediğini göreceksiniz. Size en önemli tavsiyem ara  ve ana öğünlerinizi sakın  atlamayın ortalama en fazla 2,5 saatlik açlık sonrasında yediğiniz yemeklerin sizi doyurduğunu göreceksiniz.

Sağlıkla kalın..

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Yeni Nesil Şeker İlacı: Dapagliflozin

GHRELİN HORMONU

Salep Kilo Aldırır mı?